HACAMAT

HACAMAT NEDİR ?

hacamat

Hacamat genellikle kafa, omuz ve sırt bölgesine uygulanan, deride bir kesiyi atıp negatif basınç uygulayan kupa(bardak) sayesinde kanın yavaşça dışarı doğru emildiği bir işlemdir. Ayrıca, kuru hacamat olarakda bilinen ciltte kesinin yapılmadığı, kupa tedavisine benzer şekilde basınç ile cildin yukarı kaldırıldığı hacamat da vardır. Hacamat kupa sayısına bağlı olarak yaklaşık olarak yarım saat surer.
Hacamat uygulayıcıları hacamatın multipl skleroz, Alzheimer, ALS, hipertansiyon, sedef hastalığı, bel fıtığı, şeker hastalığı vb. gibi ortaya çıkış mekanizmaları birbirinden tamamen farklı onlarca hastalığı tedavi ettiğini,iyileştirdiğini ve ağrıları azalttığını iddia etmektedir. Bu kişiler ayrıca, hacamatın sadece hacamat noktaları ve hacamat bölgelerine uygulanması gerektiğini ifade edip, bu bölgelerin özel alanlar olduğuna da inanmaktadır. Hacamat sayesinde vücuttan kirli kanın ve toksik maddelerin uzaklaştırıldığı ve vücut dengesinin yeniden sağlandığı söylenmekte ve hastalıkların hacamat ile tedavi edildiğini iddia etmektedir.

Hacamatla alınan kan gerçekten kirli midir?

hacamatTıbbi olarak vücutta temiz veya kirli kan bulunmamaktadır. Kan dolaşımı gerçekte arteryel (atar damar) veya venöz (toplar damar) sistem şeklinde ikiye ayrılır. Hacamat uygulayıcılarının iddia ettiği kirli kanın olsa olsa venöz sistemden geldiği düşünülebilir. Buna karşın hacamat yöntemi ile deriden emilen kan sadece venöz kan değildir. Bunun içinde derideki hücreleri besleyen kapiler (ince damarlar) içinden dışarı sızan temiz kan da mevcuttur. Kirli kanı vücuttan uzaklaştıracak bir yöntem kurgulansa, bunun en uygun yerinin deri olmayacağı da açıktır. Aslında laboratuvar işlemleri sırasında kol damarlarından alınan kan, hacamat kanından daha kirlidir, çünkü direkt olarak venöz sistemden alınmaktadır.

Vücuttan atılması gereken toksinler deriden kan alınarak hacamat ile atılabilir mi?

Gerek venöz gerek arteryel kanın içindeki her maddenin insan vücudunda özel bir işlevi vardır. Ayrıca vücuttaki kanın temizlenmesi sadece hacamat ile 100-150 ml kanın vücuttan alınması ile mümkün değildir. Bu durum kirli bir havuzdan bir kova suyun alınıp dışarı dökülmesine benzetilebilir. Dilediğiniz kadar suyu kirli bir havuzdan atsanız bile havuz kirli olarak kalmaya devam edecektir. Bunun dışında kanı sürekli olarak temiz tutan ve oksijenlenmesini sağlayan sistemler karaciğer, böbrek ve akciğer gibi organlardır. Bu organların işlevleri normal olan hastalarda kan zaten yeterli düzeyde temizlenmektedir. Bu organlarında yetmezlik olan hastalarda da vücuttan dışarı kan alınarak kirli kanın temizlenmesi de zaten mümkün değildir.

Hacamat yoluyla kanserli hücreler kandan temizlenebilir mi?

Hayır, bu maalesef mümkün değildir. Ayrıca kanserli hücrelerin esas olarak yerleştikleri yerler doku ve organlardır; kan değildir. Lösemi (kan kanseri) dışındaki kanserli hücreler de nadiren kana karışırlar.

HACAMAT GERÇEKTEN ZARARSIZ MI ? 

hacamat zararlarıHacamat her ne kadar zararsız olarak tarif edilse de hacamat, tamamen zararsız değildir. Her şeyin başında hacamat sırasında vücuttan gereksiz yere kan uzaklaştırılmaktadır. Bu durum sık hacamat yaptıran kişilerde demir eksikliğine ve kansızlığa neden olabilir. Ayrıca hacamat esnasında deride kesi yapılması nedeni ile deriye veya kana mikrop bulaşma riski de mevcuttur. Özellikle steril olmayan şekilde yapılan hacamat ile hepatit, HIV (AIDS), frengi gibi kan teması ile geçen hastalıkların bulaşma riski de mevcuttur. Bunlar olmasa bile derinin dış mikroplara açık hale getirilmesi sonucunda deri enfeksiyonları, iltihaplanmalar ve kan enfeksiyonu (sepsis) gibi önemli mikrop kapma riski de bulunmaktadır. Bu tip bir enfeksiyonun ortaya çıkması halinde de, zaten kronik hastalığı veya ilaçlar nedeni ile bağışıklık sistemi düşük hastalarda ağır enfeksiyonlar ortaya çıkıp hastalıklarında kalıcı kötüleşmelere neden olabilir.

Tek bir tedavi yöntemi onlarca hastalığı tedavi edebilir mi?

Ne yazık ki bu da mümkün değildir. İnsan fizyolojisi henüz her aşamasına hakim olamadığımız düzeyde karmaşık bir sistemdir. Hastalıklar bu karmaşık mekanizmanın birçok farklı aşamasında bozulmaların sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle hepsinin sebepleri, oluş şekilleri ve belirtileri birbirinden farklıdır. Bu da yetmezmiş gibi aynı hastalık farklı bireylerde bile farklı belirti, bulgu ve seyir göstermektedir. Bu nedenle tek bir yöntemin ne teorik ne de pratik açıdan bu kadar farklı çeşitte hastalık üzerine etkin olduğu görüşü akıldan uzaktır.

Hacamat ile vücuttaki elektrolit dengesizliği düzeltilebilir mi ?

Hayır düzeltilemez. Aksine hacamat elektrolit bozukluğu olan hastanın bulgularının daha da kötüleşmesine neden olabilir.

Hekimlerin hacamat, sülük ve kupa tedavisi gibi geleneksel tedavi yöntemlerine uzak durmalarının nedeni ilaç firmaları mıdır?

Elbette hayır. Sanılanın aksine, doktorlar yazdıkları reçetelerden para kazanmazlar. İlaç firmaları ve doktorlar arasında parasal ilişki Türkiye’de ağır bir suçtur ve her iki taraf için de ciddi yaptırımları vardır. Ayrıca Türkiye’de ilaçların en önemli alıcısının devlet olması nedeni ile firmalar hekimlerle böyle bir ilişki içine girerek devletle olan ilişkilerinin bozulmasını doğal olarak istemezler.
Bunun dışında, eğer hacamat gibi bir yöntem gerçekten işe yarasaydı bu durumu kendi maddi kazançları doğrultusunda değerlendirecek ilk oluşum da şüphesiz ilaç firmaları olurdu.

Hacamat yaptırıp düzeldiğini söyleyen onca insan var. Bu nasıl oluyor?

Bilimsel yayınlarda hastalığı hacamat ile düzelmiş tek bir hasta olmamasına karşın internette ve medyada düzeldiğini ifade eden bu kadar kişinin olması doğal olarak kuşku ile karşılanmalıdır. Hacamat ile iyileştiğini söyleyen insanlar için kanımca üç yorum yapılabilir. Birincisi; bu kişiler gerçekten hasta değildir. Yani, psikojen nedenlerle konversiyon veya somatizasyon gibi nörolojik hastalığı taklit eden belirtiler vardır ve bu belirtiler işlemin yarattığı psikojen telkinle ortadan kalkmaktadır. İkincisi; bu kişiler gerçekten hastadır ancak belirtiler hastalıklarının doğal seyri içinde düzelir veya dalgalanır. Bu durum aslında birçok nörolojik hastalık için geçerlidir. Örneğin multipl skleroz, beyin damar hastalıkları, migren, başağrısı, nevralji, epilepsi vb. gibi. Son olarak; düzeldiğini ifade eden kişilerin bu bilgiyi yaymakta kişisel veya parasal çıkarları olabilir. Maalesef bu durum nadir değildir ve isminin önünde doktor olanlar bile bazen bu yollara sapmaktadır.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir